Hiroşima’yı Unutmak, Kapitalizmi Aklamak Demektir
- UTKU YALÇIN
- Aug 7
- 2 min read
6 Ağustos 1945 sabahı saat 08:15. Hiroşima’ya bırakılan “Little Boy” adlı atom bombası, yalnızca bir şehri değil, insanlığın anlam arayışını ve tüm insanlık değerlerini de paramparça etti.
Yüz binlerce sivilin buharlaştığı, çocukların tenine kumaş desenlerinin kazındığı, insanların gölgesinin kaldırıma yapıştığı bir sabah... Ve bütün bunları gerçekleştiren, kendini “özgür dünyanın lideri” olarak tanımlayan, demokrasi ve özgürlükler ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri'ydi.
Bugün dünya tarihinde nükleer silah kullanmış tek ülke kapitalist bir devlettir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, insanlık başka bir savaşın içine sürüklendi: Soğuk Savaş. Bu savaş, silahların suskun olduğu ama tehditlerin hiç dinmediği bir çağdı. Kapitalizmle sosyalizmin ideolojik mücadelesiydi bu. Kapitalist dünya, Sovyetler Birliği’ni ve sosyalist bloğu sürekli “tehdit” olarak gösterdi. Fakat 20. yüzyılda gerçekten kitlesel bir soykırıma neden olan silahı sosyalist bir devlet değil, tam tersine kapitalist-emperyalist bir devlet kullanmıştı. Amerikalı tarihçi ve filozof Noam Chomsky'nin dediği gibi "Tarihin en büyük terör eylemi Hiroşima'dır".
Soğuk Savaş boyunca nükleer silahlanma korkusu üzerinden insanlar sindirildi. Herkes düğmeye basacak liderden korktu. Ancak şunu unutmayalım, bu silahı ilk geliştiren, ilk kullanan ve hâlâ cephaneliğinde binlerce nükleer başlık bulunduranlar hep kapitalist ülkeler olmuştur.
Komünist Sovyetler Birliği, nükleer gücü elinde bulundurmasına rağmen hiçbir zaman bu silahı savaşta kullanmadı. Bu gerçek, tüm “komünizm korkusu” propagandasının ne kadar çürük bir zemine oturduğunu açıkça bize gösteriyor.
Kapitalizm yalnızca ekonomi üzerine oluşturulan bir sistem değil; şiddeti araçsallaştıran, onu haklı gösteren ve gerekirse savaşla meşrulaştıran bir ideolojik aygıttır. Nükleer bombalar bunun en uç örneğidir. Ama başka biçimleri de vardır örneğin;
** İşsizlikle terbiye edilen toplumlar,
** Açlığa mahkûm edilen halklar,
** Sağlık ve eğitimin serbest piyasaya açılması,
** Doğanın talanı ve ekolojik yıkım...
Kapitalizm, Hiroşima'da insana karşı uyguladığı şiddeti, bugün ekolojiye, kültüre, ruhlara karşı uygulamaktadır.
Komünizm savaştan yana değil, emekten yanadır. Komünizm, insanlığın varoluşuna verdiği en kolektif cevaptır. Kamusal üretimi savunur. Yok etmeyi değil, eşitliği inşa etmeye çalışır. İnsanların gölgelerini kaldırımda bırakmaz; onları emekle, bilinçle, dayanışmayla büyütür.

Hiroşima’nın gölgesinden bugün hâlâ çıkamadıysak, hala bu tür bir felaketin nasıl yapıldığını düşünmeden edemiyorsak, bu yalnızca o dönemin değil; kapitalizmin hiç bitmeyen karanlığının bir ürünüdür.
Hiç dikkat ettiniz mi? Hiroşima'da anma tam bir sessizlik içinde olur. Her yıl Hiroşima’da insanlar sessizce toplanıyor. Fakat bu sessizlik asla bir kabulleniş değil, bir uyarıdır. Barışın sesi, kapitalist propaganda değil; kolektif hafıza ve devrimci bilinçle yükselebilir. Bugün atom bombaları "şimdilik" sessiz olsa da, onları haklı göstermek için kurulan sistem konuşulmaya devam ediyor. O yüzden konuşmak gerekir. Yazmak, hatırlamak ve sormak:
** Tarihte atom bombası atan tek ülke kimdi?
** Ve biz, bu sistemin hâlâ barışı temsil ettiğine inanacak kadar kör müyüz?
Bu soruları kendimize sormadan geçen her gün, aslında sessiz bir suç ortaklığına dönüşür. Çünkü kapitalizm, sadece üreteni değil, susanı da sömürür. Nükleer silahları elinde tutanlar, savaş çığırtkanlığı yapanlar, sömürgeciliği “demokrasi ihracı” olarak pazarlayanlar... Hepsi bir ideolojinin çocuklarıdır: Kapitalizm. Bunun karşısında, ne kadar bastırılmaya çalışılsa da hep var olmuş başka bir ideoloji daha vardır: Komünizm.
Çünkü biz biliyoruz ki: Komünizm, gölgeleri kaldırımlara kazınmış çocukların değil; alnı açık, vicdanı diri bir ütopik dünyanın hayalidir. Bugün artık yeni atom bombaları değil; yeni dayanışmalar, yeni kolektifler, yeni bilinçler inşa etme zamanıdır.
Barış bir söylem değil, bir sistem meselesidir.
Bilim ve felsefe ile kalın.




Comments